Sermaye Kaybı ve Teknik İflas

Sermaye şirketlerinde faaliyetlerin zararla sonuçlanması ve finansal durumlarının bozulması, şirket sermayesinin kısmen veya tamamen karşılıksız kalmasına ve böylelikle şirket aktiflerinin şirket borç ve yükümlülüklerini karşılayamamasına neden olmaktadır. Sermaye kaybı ve borca batık olma durumunun hesaplanmasında (Sermaye + Kanuni Yedekler) – Öz Kaynaklar / (Sermaye + Kanuni Yedekler) formülü uygulanır. Bu hesaplama neticesinde şirketin sermayesinin belirli bir oranda veya tamamen kaybı halinde şirket yönetim ve karar organlarına birtakım yükümlülükler atfedilmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376. maddesi kapsamında sermaye şirketlerinde sermaye kaybı veya borca batık olma durumlarında uyulacak usul ve esaslar genel hatları ile düzenlenmektedir. Bununla beraber, 15.09.2018 tarihinde “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” ve yine 26.12.2020 tarihinde “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Daire Tebliğ”in yürürlüğe girmesi ile sermaye kaybı ve borca batıklık haline ilişkin uygulamalara dair detaylı açıklamalar getirilmiştir.
Bu yazımızda, sermaye kaybının türüne göre alınması gereken önlemler hakkında TTK m.376 ve Tebliğ ile getirilen düzenlemeler kapsamında bilgi verilmektedir.
- Sermaye ile Yedek Akçeler Toplamının Üçte Birinin Karşılıksız Kalması
Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte birinin karşılıksız kaldığının tespit edilmesi halinde, şirket sermayesi özvarlığını korumakta kabul edildiğinden herhangi bir düzeltici eyleme ilişkin karar alınmaksızın faaliyete devam edilebilir.
- Sermaye ile Yedek Akçeler Toplamının Yarısının Karşılıksız Kalması
Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kaldığının tespit edilmesi, Yönetim Kurulunun toplanarak derhal Genel Kurulu toplantıya çağırması ve şirketin finansal durumunu, zararın sebeplerini ve iyileştirici önlemleri Genel Kurula sunması gereklidir. Yönetim Kurulunun Genel Kurulu toplantıya çağırma görevini ihmal etmesi halinde, azınlık pay sahipleri de Genel Kurulu toplantıya çağırabilir.
Yönetim Kurulu tarafından önerilecek iyileştirici önlemler, Tebliğ’de örneklendirme yoluyla sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerin kapatılması, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi ve benzeri önlemler şeklinde ifade edilmiştir. Bununla birlikte, belirtilen önlemlerin sınırlı sayıda olmayıp, şirketin finansal durumu ve faaliyetleri özelinde değerlendirilerek uygulanacaktır.
Yönetim Kurulu tarafından sunulan iyileştirici önlemler Genel Kurul tarafından aynen veya değiştirilerek kabul edilebileceği gibi, Yönetim Kurulunca sunulan bilgiler ve finansal tablolar doğrultusunda şirketin finansal durumunun düzeltilmesi için daha uygun olacağı kanaatine varılması halinde başkaca bir önlemin uygulanmasına da karar verilebilir.
- Sermaye ile Yedek Akçeler Toplamının Üçte İkisinin Karşılıksız Kalması
Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığının tespiti halinde, Yönetim Kurulunun Genel Kurulu derhal toplantıya çağırması ve iyileştirici önlemler sunması ve Genel Kurulun da sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlatılmasına karar vermesi gerekir. Aksi halde, şirket kendiliğinden sona erer (TTK m.376.2).
Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin karşılıksız kalması halinde Yönetim Kurulu tarafından toplantıya çağrılan Genel Kurul tarafından;
- Sermayenin üçte biri ile yetinme; Asgari sermaye ile itibari değer tutarlarını ihlal edecek nitelik taşımayacak şekilde sermaye azaltımı yapılarak zararın şirket bünyesi dışına atılması ve böylelikle sermayenin üçte biri ile yetinilmesine karar verilebilir. TTK m.473 ila 475 uyarınca esas sermaye azaltımı esas sözleşme değişikliği ve bu yolla pay sahiplerinin ile şirket alacaklılarının hak ve menfaatlerinin korunması amaçlanırken, TTK m.474/2 uyarınca zararlar sonucu oluşan bilanço açığının kapatmak amacıyla ve yalnızca bu oranda yapılacak sermaye azaltımında, Yönetim Kurulunca alacaklılara çağrı ve bunların haklarının ödenmesi ya da teminat altına alınmasından vazgeçilebilir.
- Tamamlama; Zararın ortakların payları oranında ortaklara dağıtılarak, sermaye artırımı yapılmaksızın ortaklarca sermaye tamamlama fonu hesabında toplanmak üzere ödeme yapılarak sermayenin tamamlanmasına karar verilebilir. Tamamlamada ortaklar oybirliği sağlanırsa her pay sahibi bilanço açığını kapatacak parayı vermekle yükümlüdür. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu ek yükümlülük ne sermaye konulması ne de borç verilmesi olmayıp karşılıksızdır. Oybirliği sağlanamamışsa, bazı pay sahipleri kendi istekleri ile tamamlama yapabileceklerdir.
- Sermaye artırımı; Sermayenin zarar nispetinde azaltılması ile eş zamanlı olarak azaltılan miktar kadar veya daha fazla sermaye artırımına ya da azaltım yapılmaksızın doğrudan sermaye artırımına karar verilebilir.
Uygulamada şirketlerin finansal durumun düzeltici eylemlerden sermayenin zarar oranında azaltılması ile eş zamanlı olarak artırılarak zararın şirket bünyesi dışına çıkarılması Tebliğ ile düzenleme altına alındığı gibi, sermaye azaltımı yapmaksızın doğrudan sermaye artırımı yapma imkânı da getirilmiştir.
- Borca Batık Olma (Teknik İflas)
Şirketin aktiflerinin şirket borçlarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde borca batık olma durumu ortaya çıkmaktadır. Yönetim Kurulu tarafından düzenlenen şirket ara bilançoları ile şirketin borca batık olma durumu tespit edilirse, TTK m.376/3 uyarınca Yönetim Kurulu şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesine başvurarak şirketin iflasını istemekle yükümlüdür. Bununla birlikte, Tebliğ ile bu hususta önemli bir yenilik getirilmiştir. Tebliğ’in 12. Maddesine göre şirketin borca batık olduğunun tespit edilmesi halinde öncelikle yukarıda açıklanan önlemlerde birine başvurulması mümkündür. Söz konusu önlemlerden birinin alınmaması halinde Yönetim Kurulu tarafından şirketin iflası için mahkemeye başvurulacaktır.
Kur Farkı Zararlarına İlişkin İstisna
Tebliğ’in getirdiği diğer bir önemli yenilik ise, 01.01.2023 tarihine kadar TTK m. 376 kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının dikkate alınmayacağıdır. Böylelikle şirketlerin içinde bulunduğumuz döviz kurundaki dalgalanmalar ve içinde bulunulan ekonomik durum nedeniyle teknik iflas ile karşı karşıya kalma risklerinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.